Bireysel farklılıklar yaş, cinsiyet, fiziksel görünüm, kişilik özellikleri vb. pek çok özelikler açısından diğerlerinden farklılaşma durumudur.
Otizm spektrum bozukluğu bir eksiklik değil, farklılıktır.
Ciddi sosyal etkileşim ve iletişim bozukluğunun yanı sıra, tekrarlı ve takıntılı davranışlarla kendini gösteren, hafiften ağıra kadar değişen etkisi her çocukta farklı düzey olan, nöro-gelişimsel bir bozukluktur.
Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB), sosyal ilişki, iletişim ve bilişsel gelişimde gecikme ya da sapma ile kendini gösteren ve genellikle yaşamın ilk yıllarında başlayan bir yetersizliktir.
Bu bozukluklar; sosyalleşmede yetersizliği, normal olmayan dil gelişimini, sınırlı davranışları ve ilgileri içeren yaygın görülen klinik belirtilerdir.
Otizm spektrum bozukluğu; bebeklikten itibaren karşısındakinin gözüne bakma, ortak dikkat ve işaret etme davranışlarındaki yetersizlik ve isteksizlikle kendini belli eden yaşamın ilk 3 yılında ya da daha öncesinde ortaya çıkan ve ciddi sosyal etkileşim ve iletişim bozukluğunun yanında sosyal davranış, dil, algısal fonksiyonlar, tekrarlayan davranışlar ve ilgilerle kendini gösteren, yaşam boyu süren, yaşla ve olgunlaşma ile belirtilerin görünümünde ve şiddetinde bireyden bireye farklılık gösterebilen, hafiften ağıra kadar değişen çeşitli özellikleri olan nöro-gelişimsel bir bozukluktur.
Dil ve İletişimsel Belirtiler
Davranışsal Belirtiler
Sosyal Alanda Belirtiler
OSB Tanılı Çocukların Eğitim Uygulamaları
Kazandırılan becerilerin genellenmesine ve davranış sorunlarının çözümüne yönelik planlamalar yapılmalı,
Down Sendromu çoğunlukla zihinsel engelle birlikte görülen ve 23 çift kromozomun 46 olmaması yerine 47 olması durumunda ortaya çıkan bir kromozom bozukluğudur. “Trizomi 21” olarak da bilinir. Bu kromozom bozukluğu beynin yapısını ve fonksiyonel özelliklerini etkilemektedir. Dolayısıyla Down Sendromuna sahip bireylerde bilişsel ve davranışsal problemler görülmektedir.
Her 732 doğumdan birinde Down Sendromlu doğan bireylerin ortalama %85’inde zekâ puanı 40-60 arasında değişen hafif veya orta düzeyde zihinsel yetersizlik görülürken %15’inde zekâ puanı 40’ın altına düşen bireylerde ağır düzeyde zihinsel yetersizlik görülmektedir.
Tüm dünyada bu oran yaklaşık olarak her 10.000 doğumda 10’dur. Avrupa’da kayıtlı yeni doğan içerisinde %8’lik bölümü Down Sendromu oluşturmaktadır. Ülkemizde Down Sendrom’lu doğan canlı bebek oranı; Türkiye Özürlüler Araştırması (2002, 2011) verilerine göre ortalama 8-10 / 100,00’dur.
Tüm dünyada bu oran yaklaşık olarak her 10.000 doğumda 10’dur. Avrupa’da kayıtlı yeni doğan içerisinde %8’lik bölümü Down Sendromu oluşturmaktadır. Ülkemizde Down Sendrom’lu doğan canlı bebek oranı; Türkiye Özürlüler Araştırması (2002, 2011) verilerine göre ortalama 8-10 / 100,00’dur.
Down Sendromu kromozom anomalisi sebebiyle ortaya çıkar. Bu anomaliye tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemekle beraber genetik temellidir. Annenin yaşının 35’ten büyük olması ve babanın yaşlı olmasının bebekte Down Sendromu olasılığını arttırdığı düşünülmektedir. Ayrıca ailede Down Sendromlu bireyler varsa bu da bebekte Down Sendromu görülme olasılığını arttırmaktadır.
Bireyin gelişim döneminde ortaya çıkan zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde anlamlı sınırlılıklar ve görülen yetersizlik durumudur.
Bireyin eğitim dönemi içinde, sınırlı seviyede destek eğitim sistemi ve özel düzenlemelere gereksinim duymasıdır.
Bireyin temel akademik, günlük yaşam becerilerinin kazanılmasında yoğun eğitim sistemine gereksinim duymasıdır.
Öz bakım becerilerinin öğretimi de dahil olmak üzere yaşam boyu süren, yaşamının her alanında düzenli ve sistematik eğitim destek hizmetine gereksinimi olma durumudur.
Bireyde zihinsel yetersizliğe başka yetersizliklerinde eşlik etmesi durumundan kaynaklanan öz bakım, günlük yaşam ve temel akademik becerilere sahip olmamasından dolayı yaşamı boyunca bakım ve desteğe gereksinim duymasıdır.
DEHB çocukluk döneminin en yaygın görülen nörobiyolojik bozukluğudur. Bunun sebebinin bir nörondan diğerine sinyal taşınmasına yardımcı olan taşıyıcı nöronların, uyaranları iletmesindeki aksaklıklar olduğu düşünülmektedir.
Bu teşhislerin konulabilmesi için arada bir görülen bulgular yeterli değildir. Teşhis için birçok ortamda kendini gösteren birden fazla bulguya ihtiyaç vardır. Yani “kitap okurken ve ders anlatılırken odaklanamıyorum.” demek DEHB teşhisi için yeterli değildir.
Teşhis konulabilmesi için belirtilerin bazılarının 7 yaşından önce gözlemlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bazı belirtilerin iki ya da daha fazla ortamda belirlenmiş olması gerekmektedir. (ör.; okul, ev, iş ya da sosyal aktivitelerle). Aynı zamanda bu belirtiler DEHB’e sahip olanların sosyal, iş ya da akademik performanslarını anlamlı bir biçimde zayıflatmalı ve duygu durum bozukluğu, kaygı bozukluğu, sosyal ilişki bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olarak daha iyi açıklanabilir özelliklerde olmamalıdır.
Dikkat eksikliğinin baskın olduğu DEHB türü ile tanılanmış öğrenciler, okul performanslarındaki düşüklük ve yüzde 35’ten yüzde 50’ye varan oranda özel öğrenme güçlüğü ile birlikte tanılanabilirler. Bu öğrenciler okulda dikkat hataları yapabilir, bir faaliyet üzerinde uzun süre çalışmakta güçlük yaşayabilir ve dış uyaranların etkisine açık olabilirler.
Hiperaktif – Dürtüselliğin Baskın Olduğu DEHB Türü ile tanılanmış öğrenciler sınırsız enerji ve belirli bir süre yerinde durmada yaşadıkları güçlükle dikkati çekerler. Bir yerde otururken bile oturuyor gibi gözükmezler. Her an hareket etmeye hazır konumdadırlar. Okulda bu durum sıklıkla bir disiplin sorunu olarak ele alınır ve bu durum problemin büyümesine neden olabilir.
Dikkat eksikliğinin bakın olduğu DEHB türü ile hiperaktif – dürtüselliğin baskın olduğu DEHB türünün bir arada tanılanmasına “karışık tip” denir. Bu öğrenciler, DEHB’nin tanısı en hızlı artış gösteren ve en çok yaygınlaşan kategorisini temsil etmektedir.
‘DEHB’in evrensel özellikleri olarak nelerin görüldüğü konusunda bilgi paylaşanların fikir birliğine ulaşmakta yaşadıkları zorluklar nedeniyle okul çağındaki kaç çocuğun DEHB’li olduğu tam olarak belirlenememektedir. Tahmin edilen oran yüzde 3 ile 5 oranındadır.’
Özel Öğrenme Güçlüğü
Öğrenme güçlüğü olan bireyler; dinleme, düşünme, ifade etme, okuma-yazma veya matematik-aritmetik becerilerinde problem yaşamaktadırlar.
Öğrenme güçlüğü olan çocukların özellikleri:
Okuma güçlüğü (Disleksi)
Yazma güçlüğü (Disgrafi)
Aritmetik güçlük (Diskalkuli)
Erken Çocukluk D önemi Belirtileri
Okul Çağı Dönemi Belirtiler
Ebeveyne Öneriler
İlgi Otizm Derneği © 2021 Tüm Hakları Saklıdır. Kullanım Koşulları ve KVKK